Tarım ve Ormanda 15 yıl önce başlatılan çarpık kadrolaşma, özellikle Son 5 yıldır liyakatsiz, etik olmayan vicdansız, insafsız bir kadrolaşma halini almıştır. Bu gidişata dur diyecek mekanizmalarda tek tek yok edilmiş, yetkili sendikanın etkisiz kadrolarının insafına bırakılmıştır
Daha iktidarın ilk yıllarında yönetime getirilen kadrolar, mevcut cemaatin güdümü ile ilk iş olarak, tarım ve ormanı bırakmış, teşkilatın içinde milliyetçi, halkçı, diye kendinden görmedikleri ne kadar tarım ve ormanın ehli, meslekte ihtisasa sahibi kadroları bir bir yok etmişlerdir. Daha sonra yönetmekten aciz olup, ellerine yüzlerine bulaştırdıkları bakanlığı günü birlik kadro değişiklikleri ile kurumsallıktan çıkarmışlar bu günkü hale getirmişlerdir.
Bu kadro bir yanda üretici, çiftçiyi bitirmiş, kırsalda yaşamın ana unsuru olan köylü ve çiftçiliğin köküne kibrit suyu dökmüştür. Son 10 yılda çiftçinin yabancılara sattığı toprak miktarı %20, icra ve zorunlu göçle ellerinden çıkan arazi ise % 25 civarındadır. Nerdeyse arazisinin yarısını ekonomik, sosyal, politik sebeplerden kaybeden çiftçi köylerde, çiftçiliğe dönmek istese bile eski imkânı kalmamıştır. Bu işin sorumlusu liyakatsiz tarım ve ormanın iş bilmeyen, gerçek verileri bakanlığa, genel müdürlüklere vicdanı ve hür iradesi ile sunamayan, yalan yanlış, nasılsa bu bakanda gidecek diye, bulunduğu konumda sadece günü kurtarmaya çalışan yöneticiler ve onları koruyan iktidarın vagonu iradesi mevcut sendikadır.
Tayin ve atamalar yapılırken ne insan vicdanı, ne meslek etiği, ne de ülkenin geleceği olan tarım ve orman düşünülmemiştir. Bu gün ortaya beslenmeden vaz geçtik, karnını doyuramayan bir millet çıkmıştır. İthalatla gıda güvenilirliği yitirilmiştir. Bunun vebali vicdani sorumluları, sendikal ayrımcılıkla getirilen yöneticilerdir.
Şu mübarek ramazan günlerinde bile, bir yanda COVİD 19 la dünya çalkalanırken, bir takım tarım ormanın iş bilmez, vicdansız, liyakatsiz, yöneticileri kendi egolarını tatmin için, işlerine gelmeyen personelleri hak hukuk kanun gözetmeden sağa sola sürmektedirler.
Orman Genel müdürlüğünün bazı bölgelerinde adeta kast sistemi kurulmuştur. Genel Müdür, İşletme Müdürü, ASİLLERİ, Şef, mühendis kadroları müdürlere bağlılığını ilan eden RAHİPLER ve BURJUVA sınıfını, işçiler ve orman muhafaza memurları ise KÖYLÜLER VE KÖLELERİ oluşturmuşlardır. Sözleşmeli memur, kurumun teknik ve etnik işlerini yapan, destek personelleri, Orman Muhafaza memuru bir şefin, müdürün, daire başkanının iki dudağı arasında olmamalıdır.
Dirayetli, işinin ehli adil ve gerçekten değerli yöneticilerimiz vardır ancak yetersizdir. Kurumlar içinde çalışma barışı yok edilmiş, liyakat, ehliyet, bilgi, beceri yerine siyaset, sendikal ayrım yerini almış, milletin ekmeği ile resmen oynanmıştır.
Bu durumlara Sayın Cumhurbaşkanımızın müdahalesi, verilen yanlış yalan bilgilerle adeta kapatılmıştır. Her şey yolunda, “dünyanın 3., Avrupa’nın birinci büyük tarımı” Sayın Bakanlarımızın ağzında yanlış bir deyim olarak ezber edilmiştir. Ama gerçekte, Sırbistan’dan bile et ithal eden, zehirli ilaçlarla Rusya’dan dönen sebzeleri millete yediren bir tarım vardır. Bu yanlış rakamlarla kandırılan Türk tarımı, geride beslenemeyen Türk halkıdır.
Toplumsal olarak en çok barış, hoş görü ve insani değerlere ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bu kanunsuz, hukuksuz, vicdansız kadrolaşma hız kesmeden devam etmektedir. Hak ve adaletten nasibini almamış, bir milyon üyeyi yıllarca kullanıp haklarını alamayan sesiz haksız, liyakatsiz sendika artık bu ülkenin memurlarının şerefini, haysiyetini geleceğini kurtarmaktan acizdir. Çünkü hür iradesi, öngörüsü, hak ve adalet anlayışı kaybolmuş, iktidara doğruları, gerçekleri verecek cesareti yoktur. Yıllardır oluşturduğu, liyakatsiz kadrolarla iktidarın geleceğini de tehlikeye sokan bu sendikadır. Ülkenin geleceği ile oynamanın, adalet ve hakkın gaspının bu ülkeye, vatana, millete, iktidara bir faydası yoktur.
Tarım ve orman artık son 5 yılda uluslararası ve ülke kamuoyu, basının maskarası olmuştur. Düşünün gelen bir Bakan, önce yetkili sendika ile görüşüp, habire onun belirlediği şahısları yerleştirmekle meşgul. İşin asıl acı tarafı ise gelen yöneticiler de koltuğunda ne kadar kalacağından huzursuz, yönettiği kadrolar mutsuz.
İş barışı yok, saygı, çalışma adaleti yok. Üç günlük memur atandığı ilçede hiç işe başlamadan merkeze alınıyor, 13 yıllık memur ilçede çakılı kalmış, normal tayinle gelemiyor. Bir veterineri, Ankara’nın 160 KM güneyinde bir ilçeye vermiş, eşini de 70 KM batısında bir ilçeye göndermiş. Bu ailenin bir çocuğu var, onu da tam orta da bir ilçede ev tutulmuş, nasıl bu aile korunacak, bu iki personel nasıl verimli çalışacak bu ülkeye.
Bakanlığın gözü kulağı, eğitim ve yayıma, sözleşmeli grafikçi, sosyolog, iktisatçı.., personel alınıyor, daha ne tarımı, ne eğitimi, ne de ormanı öğrenmeden, ilk yılında yönetici yapıyorsunuz. Oda oradaki ne kadar veteriner hekim, eğitimci, yayımcı, ziraat mühendisi, memur, işini yapan işçi varsa sağa sola savuruyor… Bu kadar ortada mı bu bakanlığın kurumları, bu meslekler. Bu vatana, millete, çiftçiye ihanet değil de nedir…
Artık Cumhurbaşkanımıza sesleniyoruz, Bakan değiştirmek, kadro değiştirmekten vaz geçilip, işin uzmanlarını tarım ve ormanda asıl yerlerinde değerlendirecek bir sisteme dönülsün. Kadrolaşmada adalet ve liyakat esas alınsın. Tarım ve ormanın dünyada lafla 3. Büyük Üretimde olması değil, gerçekten ilk sırada yer alması için önce adalet ve liyakat sahibi işinin aşığı, işinin emektarı personellerin iş başında olması lazımdır, mecburidir. Bu millet artık karın doyurmaya değil, bu dört mevsim, tarım ve ormanın gen kaynağı, ana vatanı bu cennet vatanda en iyi güvenilir ve sağlıklı beslenmeyi hak ediyor.
Tarım ve Orman üç günlük, beş yıllık kadrolarla yönetilebilecek bir kurum değildir. Deneme yanılma, günü birlik ithalat alımları ile de, gıda yönetimini sürdürmek mümkün değildir. Tarım köklü bir teşkilattır. Yönetmek liyakat, bilgi, beceri hepsinden önemlisi de mutlaka tecrübe ister. Her şeyi değiştirebilir yerine bir başka kişi koyabilirsiniz, ama tarım ve orman ancak onu yapabilenle mümkündür.
Ali BAL
Anadolu Tarım Orman Sendikası Genel Başkanı