2019 yılının son günlerinde Çin’in Wuhan şehrinde gizemli bir virüs ortaya çıktı. Çin’in yeterli
önlemleri almaması sonucu virüs hızla dünyaya yayılmaya başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
tarafından bu gizemli virüse COVİD-19 adı verilerek pandemi ilan edildi. Ülkemizde ilk COVİD-19
vakası 2020 yılının Mart ayında görüldü. Bunun üzerinde çeşitli tedbirler devreye sokuldu okulların
kapatılması, 65 yaş üzeri ve 20 yaş altı vatandaşların belirli saatlerde dışarıya çıkması gibi. Bu
dönemde alınan tedbirlerden bir tanesi de 16 büyük şehir ve Zonguldak’ta hafta sonları olmak üzere
2020 Haziran ayının başlarına kadar sokağa çıkma kısıtlamaları oldu. Halkımızın hafızasında darbe
günlerinin acı tecrübeleri ile yer etmiş olan sokağa çıkma kısıtlamaları özelikle marketlerde ve
fırınlarda istenmeyen görüntülere neden oldu.
Pandemi zaten kırılgan olan dünya ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. 2009 yılında yaşanan
küresel krizden sonra ilk olarak Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) üye ülkelerde eksi
büyüme gerçekleşti. OECD bu daralmayı Finansal krizin en yoğun olduğu 2009’un birinci
çeyreğindeki yüzde 2,3 küçülmeden önemli ölçüde daha büyük küçülme” olarak nitelendirdi. Bu
pandemi küresel bir köye dönüşen dünyada aslında kendi kendine yetebilmenin ne kadar önemli bir
konu olduğunu ülkelere hissettirdi.
İlkokul yıllarımızda kulaklarımıza kazınan Türkiye kendi kendine yeten yedi ülkeden biridir
tezi, hızlı nüfus artışı, kontrolsüz bir şekilde yaşanan köyden kente göç, terör, uygulanan yanlış
politikalar vb. nedenlerle sarsıntıya uğramış ancak geçerliliğini halen korumaktadır. Pandemi tarım,
hayvancılık ve gıda politikalarını adeta stratejik bir silaha dönüştürmüştür. Ülkemiz bu silahı en etkin
şekilde kullanmak zorundadır. Bunun için ;
Kırsal kalkınma politikaları ile yeni bir kalkınma hamlesi başlatılmalıdır,
üreticilere üretimde kolaylıklar sağlanmalıdır, (Girdi fiyatlarının indirilmesi,
destekleme yardımları gibi)
üreticilerin ürünlerini nihai tüketiciye direkt ulaştırabileceği pazarlar kurulmalıdır ve
gıda güvenliği konusunda yeterli denetimler yapılmalıdır.
tanıtım ve markalaşma konusunda gerekli Ar-Ge çalışmaları yapılmalı ve yeni
pazarlar bulunmalıdır.
Sendikamız salt anlamda bir sendikacılık yapmak yerine aynı zamanda bir sivil toplum
kuruluşu olmanın verdiği sorumlulukla bu stratejik silahın daha etkin kullanabilmesi için üyeleri ile
birlikte her an hazırda beklemektedir.
09.12.2020
Ersin ALAGÖZ
ATORSEN Mali Genel Sekreteri